ads

17 Mart 2011 Perşembe

EKOYAY 10.sınıf lise-2 edebiyat etkinlikleri cevapları

    SAYFA 79:

    1.ETKİNLİK:
    Divanü Lügati't Türk 1072 yılında (11.yüzyılda ) Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan eşsiz bir kültür hazinesidir.Eserde zaman zaman dil bilgisi kuralları da anlatılmaktadır.Bu yönüyle Türkçenin ilk dilbilgisi kitabıdır.Kaşgarlı Mahmut da ilk Türk dil bilginidir.Divanü Lügati't Türkçenin ilk sözlüğüdür.Eserde 7500 kelime vardır, bunların anlamlarının daha iyi anlaşılması için deyimlerden , atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiştir.Kaşgarlı Mahmut Türk illerini adım adım gezerek sagu, koşuk, sav gibi sözlü edebiyat ürünlerini derleyerek yazıya geçirmiştir.İslami dönemin ilk ürünlerinden belki de en önemlisi olan Divanü Lügati't Türk İslamiyet öncesi Türk kültür ve medeniyet ve edebiyatının bir belgesi niteliğindedir.
    13.

    buga: tıp
    eşük: halk bilimi
    etil: coğrafya
    kagut: halk bilimi
    karakuş: astronomi
    kimi: dil bilgisi
    koşug: edebiyat
    ne: dil bilgisi
    tag: coğrafya
    tonga: dil bilgisi
    yüksek : dil bilgisi

    Eserde farklı bilim dallarıyla ilgili kelime örneklerinin yer alması eserin ansiklopedik bir sözlük olduğunu gösteririr.
    14.
    Öğretici nitelikler taşıyan bu eserlerin nazımla yazılmasının sebebi halk tarafından daha iyi anlaşılmasını sağlamak ve nazmın nesire göre ölçülü uyaklı olması sebebiyle akılda daha kalıcı olmasındandır.
    15.

    • İslam inançlarıyla, Müslüman Araplar ve İranlıların oluşturduğu ortak kültür ve edebiyatın etkisindedir.
    • Mesnevi nazım biçiminin kullanılmaya başlanmıştır
    • İslam inanncı ile ilgili unsurlar metinlere yansımıştır.( Tanrı'nın birliğine dil ile şehadet, peygamber, ayet,hadis vb...)
    • Beyit nazım birimi kullanılmaya başlanmıştır.
    • Arapça ve Farsça kelime ve kelime grupları edebi ürünlere girmiştir.
    • Aruz ölçüsü kullanılmaya başlamıştır.
    • Tam ve zengin uyak ön plandadır.
    • Hakaniye lehçesinin dil özellikleri görülür.

    2.etkinlik:
    KUTADGU BİLİG:
    11. yüzyılda Yusuf Has Hacip tarafından yazılan Kutadgu Bilig didaktik bir eserdir.Konusu, toplum hayatındaki bozuklukları düzelterek insanı mutlu edecek yolları bulmak; bu yolları devrin hükümdarlarına öğütler halinde göstermektir.Yapıtta ahlak, dinin önemi devlet idaresi gibi konulara da değinilmiştir.Yapıtta dört sembolik kişilik yer almaktadır.Kutadgu Bilig İslami Türk edebiyatının ilk örneği olmasının yanında siyaset-name türünün Türk edebiyatındaki ilk ve en önemli örneği olması dolayısıyla eşsiz bir kültür hazinesidir.Ayrıca Türk edebiyatında aruzla yazılan ilk mesnevi türündeki yapıttır.
    16.
    Kutadgu Bilig'de "iki cihan" "Tanrı"
    Atabetü'l Hakayık'ta : " dua, resul"
    Divan-ı Hikmet'te : "bismillah,rûz-ı mahşer (mahşer günü) ,Resûl, Mirac, ümmet, ayet, hadis" gibi sözcükler İslam dini ve medeniyetiyle ilgilidir.Türkler İslam Dinini kabul etmelerinden Türk edebiyatı İslam inançlarıyla, Müslüman Araplar ve İranlıların oluşturduğu ortak kültür ve edebiyatın etkisi altına girmeye başlamıştır.
    17.

    • İslam dini ve medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürü
    • Arapça ve Farsça sözcüklerin de kullanıldığı Türkçe, uzun heceli sözcükler (İslamiyet öncesinde Öz Türkçe)
    • Arap alfabesi
    • Mesnevi nazım biçiminin ve beyit nazım biriminin kullanılması
    • İslami Dini ile ilgili öğretilerin yer alması
    • Kutadgu Bilig'de "elig, bilig, tidim, küni, sözüg, közüg, aydı, kılguka, yazguka"
    • Atabetü'l Hakayık'ta "körgen, eşitgen, şahımga,kitabnı, tidi,
    • Divan-ı Hikmet'te aydım, sözni, bolgıl, muna, bolup"
    • Divanü Lügati't Türk'te teğre, ilbay, yalavac, irdemen, yarlığaması"

    18.
    Kutadgu Bilig:
    içerik:Kitap, baştan sona bu 4 sembolik şahsiyetin karşılıklı konuşmalarında oluşur.toplum hayatındaki bozuklukları düzelterek insanı mutlu edecek yolları bulmak; bu yolları devrin hükümdarlarına öğütler halinde göstermek, ahlak ve dinin önemi devlet idaresi, bilgi ve aklın faydaları... gibi konular işlenmiştir.Türü siyaset-namedir.(edebiyat fatihi)
    Atabet'ül Hakayık: "Cömertlik,bilginin yararı,alçak gönüllülük , ilim, doğruluk, ahlak , din gibi konular işlenmiştir.Türü nasihat-namedir.(öğüt kitabı)
    Divan-ı Hikmet: Allah aşkı, peygamber sevgisi İslam'ın kaidelerini, tasavvufun adap ve gereklerini anlatan din ve tasavvuf konulu bir kitaptır.Türü dini muhtevalı bir eserdir.
    Divanü Lügat'it Türk: Türkçenin ilk ansiklopedik sözlüğü, ilk dilbilgisi kitabıdır.

    SAYFA 80:

    19. Atatürk'e göre Türk milleti demek Türk dili demektir.Türk dili kutsal bir hazinedir.Çünkü bir topluluğu "millet" yapan her şey dil sayesinde oluşur.Bu sebeple Türk dili Türk milletinin kalbidir.
    20.Dil bir milleti millet yapan en önemli özelliktir.Dilini koruyan, zenginleştiren ve yabancı dillerin boyunduruğundan kurtaran milletler bağımsız yaşar.Dilini kaybeden bir millet ise tarih sahnesinden silinmeye mahkumdur.Bütün insan kültürünün temelini oluşturan ve insan topluluğunu yaratan dildir.(edebiyat fatihi) Dilini yüceltemeyen toplumların zamanla başka kültürlerin tutsaklığında debelenmesi ve kültürünü unutarak yabancılaşması kaçınılmazdır.
    21: Atatürk ve Kaşgarlı Mahmut'un Türk diliyle görüşleri parallellik gösterir.Ortak görüşleri şunlardır:

    • Türk milleti demek Türk dili demektir.
    • Türk milletinin her şeyi dilinde yaşamaktadır.
    • Türk dili dillerin en zenginlerindendir.
    • Türk dilini yabancı dillerin istilasından korumak gereklidir.
    • Türk dili her kavramı karşılayacak zengin ve köklü bir dildir.

    SAYFA 81:
    1.BU eserlerdeki öğütler günümüzde de geçerliliğini korumaktadır.
    2.1.2.3 ve 4. metinlerde İslam Din ve medeniyetinin şekillendirdiği kültür izlerini görmek mümkündür.
    3. Kutadgu Bilig : Mutluluk Veren Bilgi
    Atebetü'l Hakayık: Hakikatlerin eşiği
    Divanü Lügati't Türk: Türk dilleri sözlüğü ve divanı
    Divan-ı Hikmet: Hikmet Divanı (hikmet:bilgece söylenen söz demektir, vikipedi'ye göre de hoş, hayırlı demektir.)
    Eserlerin başlıklarıyla içerikleri uyumludur.
    4.Karşılıklı konuşmaların bulunması eserin sembolleştirilerek anlatıldığını didaktik bir yapıda olduğunu ve soyut kavramların bu şekilde somutlaştırılarak daha iyi anlaşılmasının sağlanması içindir.
    5.Kaşgarlı Mahmut eserinin ön sözünden alınan bu metin parçasında Türklerin Tanrı tarafından yer yüzüne ilbay kılındığından ve Hz.Peygamberin "Türk Dilinin öğreniniz çünkü onlar için uzun sürecek egemenlik vardır." hadisinden bahsetmektedir.Kaşgarlı Mahmut da bu yüzden eserini Araplara Türkçeyi öğretmek için yazmıştır.
    6.Divanü Lügati't Türk 1072 yılında (11.yüzyılda ) Kaşgarlı Mahmut tarafından Araplara Türkçeyi öğretmek amacıyla yazılan eşsiz bir kültür hazinesidir.Eserde zaman zaman dil bilgisi kuralları da anlatılmaktadır.Bu yönüyle Türkçenin ilk dilbilgisi kitabıdır.Kaşgarlı Mahmut da ilk Türk dil bilginidir.Divanü Lügati't Türkçenin ilk sözlüğüdür.Eserde 7500 kelime vardır, bunların anlamlarının daha iyi anlaşılması için deyimlerden , atasözlerinden ve şiirlerden örnekler verilmiştir.Kaşgarlı Mahmut Türk illerini adım adım gezerek sagu, koşuk, sav gibi sözlü edebiyat ürünlerini derleyerek yazıya geçirmiştir.İslami dönemin ilk ürünlerinden belki de en önemlisi olan Divanü Lügati't Türk İslamiyet öncesi Türk kültür ve medeniyet ve edebiyatının bir belgesi niteliğindedir.
    7.Türkçenin pek çok ülkede ve bölgede milyonlarca kişi tarafından konuşulması onun dünyanın en büyük dillerinden biri olduğunu göstermektedir.Türkçe bugün itibariyle dünyanın 5.büyük dilidir.
    8.Metinlerde " bilginin önemi ve değeri ,doğruluk, dürüstlük, yalan söylememek, iyilik..." gibi evrensel değerler vardır.
    9.11. ve 12. Yüzyıl Türk Edebiyatının Genel Özellikleri:
    1. İslamiyet öncesi kültür ile İslami kültür iç içedir.
    2. Eserlerde toplum hayatını şekillendirme ve yönlendirme amacı güdülmüştür.
    3. Eserlerde dini öğretme amacı esas alınmıştır.
    4. Hece ölçüsü devam ederken aruz ölçüsü de kullanılmaya başlanılmıştır.
    5. Dile Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleriyle kelimeler girmeye başlamıştır.
    6. Nazım birimi dörtlük ve beyittir.
    7. Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleriyle eserler verilmeye başlanmıştır.
    8. Bu yüzyılda klasik Türk edebiyatı ve Türk Tasavvuf edebiyatı ilk örneklerini vermiştir. Böylece edebiyatımızın farklı üç yönde gelişeceğinin ilk işaretleri ortaya çıkmıştır.
    4.ETKİNLİK: yaptığınız araştırma sonuçlarından hareketle konuyla ilgili bir yazı yazınız.

    SAYFA 82:
    DEĞERLENDİRME:
    1.Atatürk'e göre Türk milleti demek Türk dili demektir.Türk dili kutsal bir hazinedir.Çünkü bir topluluğu "millet" yapan her şey dil sayesinde oluşur.Bu sebeple Türk dili Türk milletinin kalbidir.
    2.İslam dininin kurallarını öğretmek
    İnsanlara doğru yolu göstermek,İslam Dininin gerekleri doğrultusunda aydınlatmak
    3.(D)
    4)(D)
    5) (Y)
    6) Kutadgu Bilig
    7)Hakaniye lehçesi
    8) (C)
    9) (C)

    SAYFA 83:
    OĞUZ TÜRKÇESİNİN ANADOLU'DAKİ İLK ÜRÜNLERİ(13.-14.YY)
    HAZIRLIK:
    Tasavvuf
    Tanrı'nın niteliğini ve evrenin oluşumunu varlık birliği anlayışıyla açıklayan dinî ve felsefi akımı. UYARI: Bu ilahi incelenirken beyit nazım birimiyle yazılanı değil dörtlük birimiyle yazılanı dikkate alınmıştır. (BEYİTLE YAZILANINDA İÇ KAFİYE OLDUĞUNU UNUTMAYINIZ.)


    GEL GÖR BENİ AŞK NEYLEDİ

    Ben yürürüm yane yane
    Aşk boyadı beni kane "ane" zengin uyak
    Ne âkilem ne divane
    Gel gör beni aşk neyledi

    Gâh eserim yeller gibi
    Gâh tozarım yollar gibi "ler gibi" redif , "l" yarım uyak
    Gâh akarım seller gibi
    Gel gör beni aşk neyledi

    Akar sulayın çağlarım
    Dertli ciğerüm dağlarım "rım" redif ; "ağla" zengin kafiye
    Şeyhim anuban ağlarım
    Gel gör beni aşk neyledi

    Ya elim al kaldır beni
    Ya vaslına erdir beni "dır beni" redif ; uyak yok
    Çok ağlattın güldür beni
    Gel gör beni aşk neyledi

    Ben yürürüm ilden ile
    Şeyh soraram dilden dile "ile" zengin uyak
    Gurbette halim kim bile
    Gel gör beni aşk neyledi

    Mecnun oluban yürürüm
    Ol yâri düşte görürüm "(u)rüm" redif ; uyak yok
    Uyanıp melûl olurum
    Gel gör beni aşk neyledi


    Miskin Yunus biçareyim
    Baştan ayağa yareyim "yim" redif; "are" zengin uyak
    Dost elinde avareyim
    Gel gör beni aşk neyledi


    Şiirdeki bazı kelimelerin anlamları: (ek bilgi)
    ışk: aşk
    Âkil:akıllı
    divane: deli ,çılgın
    neyledi: ne yaptı
    geh: (kah) bazen, bazı zaman
    sulayın: su gibi
    dağlaram: yaralarım
    anuban: anıp, anarak
    vasl: sevgiliye kavuşma
    miskintasavvufta) yoksul, benliğinden geçmiş kişi
    yâre: yara
    melûl: kederli, dertli
    il: memleket
    âvâre: serseri, başıboş, boş gezen
    SAYFA 84:
    DÖRTLÜKLER HALİNDE YAZILANA GÖRE:
    ölçü: 8'li hece ölçüsüyle yazılmıştır.
    uyak: şiirde gösterilmiştir.
    redif: şiir üstünde gösterilmiştir.
    sese dayalı edebi sanatlar: 1.beyitte "n" seslerinin tekrarıyla ali terasyon, "e ve a" seslerinin tekrarıyla asonans yapımıştır.
    Her beyitte ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.
    YAPI UNSURLARI:
    Nazım birimi: dörtlük
    nazım birimi sayısı: 7
    uyak şeması: aaab/cccb/dddb/eeeb/fffb/... düz uyak şeması vardır.

    TEMA: İlahi aşk
    Nazım Türü: İlahi
    2) "şeyhüm" "ışk" , miskin", "avare" gibi düşünceler tasavvuf düşüncesini yansıtır.Tasavvufta mutlak sevgili ve dost Allah'tır. Allah'ın dışındaki her şey geçicidir.Şiirdeki "aşk" hakiki aşk olan Allah aşkıdır. Dünyadaki her şey Allah'a ulaşmak için bir araç olarak görülür. Okuduğunuz şiirde "gel gör beni aşk neyledi" sözüyle şair Allah aşkından yandığını ONA kavuşmak istediğini vurguluyor.. Şiirde gece - gündüz Allah aşkıyla yanıp tutuşan, dünya malına değer vermeyen, Allah aşkını zenginlik ve fakirliğe tercih eden bir dervişin düşünceleri dile getirilmiştir. Bu tasavvuf düşüncesidir. Yunus Emre'nin bu şiirinde 13 ve 14. yüzyılda Türk edebiyatında etkisini hissettiren tasavvuf düşüncesini, dolayısıyla çağının sanat, kültür ve din anlayışının yansımalarını görmek mümkündür.
    3) Metnin yazılış amacı Allah aşkını ifade etmek ve tasavvuf düşüncesini geniş halk kitlelerine ulaştırmak olduğundan konuşma diline yakın, yalın sade bir dil kullanılmıştır.
    4) Bu şiir, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi'yle başlayıp 13. yüzyılda en olgun örneklerini veren tasavvuf anlayışı geleneğine göre yazılmıştır.Şiirde soyut bir gerçeklik olan ilahi aşk anlatılmıştır. Şiirsel gerçeğin ifade aracı imge ve sestir. Şair bunu dile getirirken çeşitli edebi sanatlarla somutlaştırma yoluna gitmiştir. Şiiri okurken Allah aşkının derdiyle yanıp tutuşan bir Yunus Emre âdeta bir tablo gibi gözümüzde canlanmaktadır.Şiirin nazım türü İLAHİ'dir. Dinî-tasavvufi edebiyatta; Allah'ın varlığı, birliği, Allah sevgisi gibi konuları işleyen nazım türüne ilahi denir.Yunus Emre, şiirlerinde tasavvuf düşüncesini ve ilahi aşkı halkın kolayca anlayabileceği bir dille yazmıştır. Bu şiirinde de şairin edebî görüşünü yansıtan bir konuyu (ilahi aşkı) işlediğini görüyoruz. Açıklık, yalınlık, derinlik, içtenlik ve heyecan, Yunus'un şiirinin başlıca özelliklerindendir. Bu özellikleri şiirlerinde başarıyla uygulayan Yunus Emre için "Tasavvufî halk şiirinin en lirik şairidir" ifadesini kullanmak yanlış olmaz.Sözcüklerin ve eklerin yazılışına baktığımızda 13. yüzyılın dil özelliklerini görürüz: (tozaram,dağlaram,kaldur,oluba n,anuban ...)Eserlerinde Arapça ve Farsça sözcüklere de yer vermiştir. Ancak bu sözcükler Türk halkının diline girmiş, konuşulan, anlaşılan sözcüklerdir. Bu yönüyle Yunus Emre'yi Eski Anadolu Türkçesi'nin kurucularından sayabiliriz. Yunus Emre, o dönemde edebiyat dili olarak Türkçeyi, canlı biçimde kullanmıştır. Türkçenin kültür ve edebiyat dili olarak gelişmesine büyük hizmeti olmuştur.
    Yunus, şiirlerinde hem ulusal ölçümüz heceyi hem de Araplardan aldığımız aruzu kullanmıştır. Nazım birimi olarak hem beyit hem de dörtlük kullanmıştır. Şiirlerini daha çok ilâhi, nutuk ya da nefes türünde söyleyen Yunus Emre; hür düşünceli, anlama değer veren, Vahdet-i Vücud inancını ve ilâhî aşkı anlatan bir mutasavvıf şairdir.Vahdet-i Vücud inancına göre tek gerçek varlık Allah'tır. Ondan gayrı ne varsa, yani bütün evren O'nun yansımasıdır. Allah bilinmeyi dilemiş, kâinatı yaratmıştır.
    5) "Aşkın kana boyması", yeller gibi esmek" yollar gibi tozmak" akarsu gibi çağlamak" dertli ciğerini dağlamak", "Mecnun olup yürümek" Miskin Yunus" "baştan ayağa yaralı olmak" "dost ilinden avare olmak" Bu ifadeler soyut bir gerçeklik olan "ilahi aşkı" somutlaştırmak ve farklı durumları ifade etmek için kullanılmıştır.
    6) "şeyhüm" "ışk" "mecnun" miskin" "avare" gibi sözcükler din ve tasavvufla ilgilidir.Bu kelime ve kavramların
    koşukta olmasının sebebi koşuk nazım türünün İslamiyet öncesi sözlü edebiyat dönemine ait olmasıdır.Tasavvuf düşüncesi İslamiyet'in kabul edilmesinden sonra görülür.
    7) "âkil, divâne, hâl , Mecnûn ,melûl, yâre, âvâre, bîçâre" gibi sözcükler kapalı ünlülerin bulunduğu sözcüklerdir..Koşuk adlı metinde kapalı heceler yoktur.Çünkü bu sözcükler İslamiyet'in kabulünden sonra Arap ve İran edebiyatından dilimize girmiştir.Kapalı heceler dilin musikileşmesinde ve ahenginde önemli bir yere sahiptir.Nihat Sami BANARLI'ya göre ise "Uzun hece, âdeta dilleri tek sesli olmaktan kurtarıp çok sesli yapan ve dillere büyük müzikalite sağlayan ses unsurları ve âdetâ Türkçenin notası olmuştur."
    8) İlahi metninde İslam medeniyetinin şekillendirdiği Türk kültürünün ve tasavvuf düşüncesinin izleri görülmektedir.Koşıkta ise İslamiyet'ten önceki göçebe Türk toplumunun yaşam biçimi görülmektedir.

    SAYFA 85:
    AHENK UNSURLARI:
    ölçü: 11'li hece ölçüsü
    uyak:
    a...... dava
    b......var meydanıdır "meydanıdır" redif "r" yarım uyak
    c.......niyaz eyledi
    b....... er meydanıdır
    d.......kodılar
    d.......yudular "dılar" redif (kelimeleirn köklerinde benzer ses olmadığı için uyak yok)
    d.......dediler
    b.......sır meydanıdır (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)

    f.....bulasın
    f.....olasın "asın" redif "l" yarım uyak
    f......olasın
    b.....kâr meydanıdır. (her birimin son dizesindeki "r" harfinin yarım uyak olduğunu unutmayınız.)

    g.....kurana

    g.....yalana "a(e)" redif ; "n" yarım uyak
    g.....bilene
    b......gör meydanıdır

    h....er ise
    h...yâr ise "ise" redif "r" yarım uyak
    h...der ise
    b....dar meydanıdır
    sese dayalı edebi sanatlar:Her birimde ünsüz harf tekrarıyla aliterasyon ünlü ses tekrarıyla asonans yapılmıştır.(şiirden bulunuz)
    YAPI UNSURLARI:
    nazım birimi: dörtlük
    nazım birimi sayısı: 5
    uyak şeması: abcb/dddb/eeeb/fffb/gggb şeklinde düz uyak biçimi vardır.
    Tema: Allah aşkı
    Nazım türü: Nefes
    2. Abdal Musa Bektaşi edebiyatının ilk ve büyük temsilcileri arasındadır.Bu edebiyatın akla ilk gelen isimlerinden biri olan hatta kurucusu olarak kabul edilen Kaygusuz/Abdal'ın da şeyhidir. Bazı yazarlar tarafından, Bektaşiliğin ve Bektaşi edebiyatının kurucusu olarak da gösterilen Abdal Musa,"Muhammed-Ali birliği", "Yezid düşmanlığı" ve "Mirac-Hz, Ali münasebeti" gibi Alevi-Bektaşi edebiyatına has temalara yer veren ilk şair veya şairlerden biridir. Bu bakımdan onu da söz konusu edebiyatın kurucularındanbiri olarak görmek, herhalde yanlış olmayacaktır.
    ek bilgi:
    " Bektâşilerin rivayetine göre, Hacı Bektaş'ın amcası Haydar Ata'nın oğlu Hasan Gazi'nin oğludur. aşık paşazâde, Musa'nın Bursa fethine karıştığını, hatta bir savaşta, külahı düşen bir askere, başındaki sivri külahı giydirdiğini ve bu yüzden yeniçerilerin, hacı bektaş'a nisbet iddiâ ettiklerini yazar.

    Abdal Musa'nın Bursa'da bir mezarı vardır. Bu zâta ait bir mezar ve tekke de Elmalı'ya yakın Tekke köyündedir. bütün Alevi ve Bektaşiler Abdal Musa'nın bu köyde yattığını kabul ederler. Bektâşiliğin ve bektâşi edebiyatının kurucularından kaygusuz abdal, şiirlerinde abdal musa'nın dervişi olduğunu söyler ve bu şiirlerden onun Elmalı civarında yaşadığı anlaşılır.
    Abdal musa'nın hacı bektaş'la soy bakımından yakınlığı olup olmadığı şüpheliyse de adından anlaşılacağı gibi bu azizin, horasan erlerinden, yâni melâmetilerden ve babalılardan olduğu, gazi erenlerle mesela geyikli baba ile münasebeti olduğu muhakkaktır. bir liirinde de doğum yerinin iran azerbaycanı'ndaki hoy kasabası olduğunu ve hacı bektaş halifesi hâcım sultan'a mensup bulunduğunu söyler."(Abdülbaki GÖLPINARLI)

    SAYFA 86:
    11)
    İkisinde Allah aşkı coşkulu biçimde verilmiştir.

    İkisi de dini-tasavvufi halk şiirinin özelliklerini taşır.
    12.

    SAYFA 87:

    • Nazım birimleri beyittir.
    • İkisinde de tasavvufi halk şiiri geleneği görülür.
    • Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
    • Arapça ve Farsça sözcükler kullanılmıştır.
    • Allah ve Peygamber aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.
    • İkisi de ahenklidir.(Kafiye,redif,ölçü ve her türlü ses benzerliği)
    • Dini-tasavvufi halk şiiri nazım türleridir.
    • Halkın anlayabileceği sade ve yalın bir dille yazılmışlardır.





    15.

    • Dörtlükler halinde yazılmışlardır.
    • İkisi de hece ölçüsüyle yazılmıştır.
    • Düz kafiye kullanılmıştır.
    • Tasavvufi halk şiiri geleneğine bağlıdırlar.
    • Sanatsal kaygı ikinci planda tutulmuş, daha çok tasavvuf düşüncesini ve dinsel değerleri yayma amacı güdülmüştür. Bu yönüyle bu tür şiirlerde didaktik unsurlar ağır bas*maktadır.
    • Ahenkli ve yalın bir söyleyişleri vardır.
    • Dönemlerinin dil özelliklerini yansıtırlar.
    • Tasavvufi ögelere yer verilmiştir.

    16) Yunus Emre ve Abdal Musâ'nın şiirleri Anadolu'daki ilk mutasavvıf olan Ahmet Yesevi'nin başlattığı dini-tasavvufi halk şiiri geleneğinin devamıdır.
    1.etkinlik: 4.ve 5. metinler Hakaniye Lehçesinin 1.ve 3. metinler ise Oğuz Türkçesinin özelliklerini yansıtmaktadır.Yunus Emre ilahisinde "ben" zamiri Ahmet Yesevi'nin hikmetinde "min" şeklini almıştır.

    Hakaniye Lehçesinde bulunma hal eki olan "de" "dın" şeklinde Oğuz Türkçesinde ise "da" (sertleşmeye uğramayarak) şeklindedir.
    Oğuz Türkçesinde yönelme hali olan "-e-a" yine "-e,-a" şeklinde;fakat Hakaniye Lehçesinde "-ga,-ka" şeklindedir.

    Bu iki şive arasındaki farklılıkların sebebini Kaşgarlı Mahmut şöyle açıklar:
    11. yüzyılda kaşgarlının hakaniye türkçesinden sonra oğuz türkçesini ikinci bir şive olarak gösterir. Kaşgarlı bu iki şive arasındaki farklılıkları net bir biçimde ortaya koyabilmek için, oğuz türkçesine karşılık hakaniye Türkçesi ile birlikte de Türk dili tabirini kullanımıştır. Dîvânü Lugât’it Türk’ün birçok yerinde bir kelime izah edilirken, “Türkler böyle derken oğuzlar ise şöyle der” diyerek bu farklılığı ortaya koymuştur.

    Kaşgarlıya göre oğuz Türkçesi zmresine sahip olanlar: “Kıpçak”, “yemek”, “peçenek”, ve “Bulgar” şiveleridir. Oğuzlar Farslılarla çok karıştıklarından Türkçe kelimeleri unutup Farsça kelimeler kullanmaya başlamışlardır. Kaşgarlı’ya göre , oğuzlar diğer Türk boylarından ziyada daha fazla İran medeniyetinin esiri altında kalmışlardır.

     17.Tasavvuf düşüncesini,İslamiyet'in mesajlarını halka daha kolay ulaştırmak ezberlenmesi ve akılda tutulması daha kolay olduğu için duygu ve düşüncelerini ifade etmek için şiir türünü seçmişlerdir.
    18) Abdal; Türk tasavvufunun daha radikal formlarında karşılaşılan en üst mânevî mertebenin bir adıdır.Birabdal Allah hariç dünyadaki her şeyden vazgeçmiş kişidir. Abdallık mertebesine ermiş kişi hakikatın mutlak ve doğrudan bilgisine erişebilmektedir. Toplumsal bir şahsiyet olarak abdal zayıf, ezilmiş ve baskı altında olanlara yardım elini uzatan, ve dinsizlere (kâfirlere) karşı mücadele veren bir otoritedir.

    Abdallar, Anadolu'da, Türkmen ve yerli anadolu halklarının yerel inançlarıyla bezeli Anadolu islamının yayılmasına öncülük etmiştir.
    SAYFA 88:

    19.
    Ahenk Unsurları
    Ölçü: Aruz ölçüsü (fâilâtün/ fâilâtün/ fâilâtün/ fâilün)
    Uyak: "ân" zengin uyak
    Redif ""um merhaba" rediftir."um" iyelik eki, merhaba kelime halinde redif
    Sese dayalı edebi sanatlar: İlk beyitte "a" sesinin tekrarıyla asonans ; 2.mısrada "b" sesinin tekrarıyla aliterasyon, merhaba'ların tekrarıyla tekrir sanatı yapılmıştır.
    2.beyit ilk mısrada "l ve n" seslerin tekrarıyla aliterasyon
    ikinci mısrada "m" sesinin tekrarıyla aliterasyon
    3.beyit ilk mısrada "l" sesinin tekrarıyla aliterasyon
    ikinci mısrada "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon
    4.beyitte "m ,n" seslerinin tekrarıyla alitereasyon
    5. beyitte "m,n" seslerinin tekrarıyla aliterasyon

    Yapı unsurları

    Nazım Birimi:beyit
    Nazım Birimi Sayısı: 5
    Uyak Şeması: aa/ba/ca/da/ea
    Tema: BEŞERİ AŞK (ya da sevgili)(Her mutasavvıf her şiirinde ilahi aşk işleyecek diye bir kaide yok.
    Nazım Türü: NEFES

    20:
    1.beyit: Şair sevgilisine seslenerek ona hoş geldin diyor.
    2.beyit: Şair sevgilisinin güzelliğini överek ona merhaba diyor.
    3.beyit: Şair bu beyitte Peygamberimizin bir hadisine telmihte bulunuyor, peygambere sevgilerini belirtiyor.
    4.beyit: Şair sevgilisinden başkasını gönlüne layık bulmadığını belirtiyor.
    5.beyit: Şair sevgilisinin kendisinin halini sorarak ona merhaba dediğini söylüyor.

    SAYFA 89:
    NESİMİ:

    • 14.yüzyılda yaşamış mutasavvıf bir şairdir.
    • Azerini Türkçesini kullanmıştır.
    • Dili oldukça sadedir.
    • Şiirleri son derece liriktir.
    • Divan'ı vardır.
    • Ayrıca tuyuğları da önemlidir.
    • Hurufilik inancına bağlıdır.
    • İnançlarının kurbanı olmuştur.

    22.Bu metinlerin yazılış amacı İslamiyet'in değerlerini halka öğretmeye çalışmaktır.13.ve 14.yüzyılda Anadolu'da tasavvuf düşüncesi hakimdir.
    23.

    • Tasavvufi tema ve konuların işlenmiştir.
    • Yol gösterici, aydınlatıcı ve telkin edici özelliktedirler.
    • Tasavvuf geleneğini yansıtan söz ve söz grupları kullanılmıştır.
    • Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamalar görülür.
    • Dil Aşık edebiyatına göre ağır, Divan edebiytına göre sadedir.

    24.Kendi duygularınızı belirtiniz.

    ANLAMA-YORUMLAMA:
    1.İLAHİ:

    • Allah aşkı coşkulu biçimde ifade edilmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ads2